< < < < < TASAV -TASAV - Barış Pınarı Harekâtı ve Suriye’de Yeni Dönem
Bu sayfayı yazdır
Barış Pınarı Harekâtı ve Suriye’de Yeni Dönem

Barış Pınarı Harekâtı ve Suriye’de Yeni Dönem

25 Ekim 2019
Dış Politika ve Güvenlik Araştırmaları Merkezi Haber-Yorum


Suriye’de yaşanan iç savaşın en çok etkilediği ülkelerin başında hiç kuşku yok ki Türkiye geliyor. Bu sebeple de Türkiye krizin çözümü için elini taşın altına koymaktan asla çekinmedi. Türkiye meselenin halli için her türlü yolu eş zamanlı bir şekilde denedi. Türkiye hem sahada hem de masada olmanın gerektiğine inandığı için, diplomasiden de askerî kuvvetten de mümkün olduğunca istifade etmenin yollarını aradı. Bir yandan muhatap ülkelerle diplomatik görüşmeler yürütüldü, diğer yandan diplomasinin işlemediği noktalarda planlı ve orantılı şekilde askerî güce başvuruldu.

Barış Pınarı Harekâtı ve ABD ile yapılan müzakereler sonucu 17 Ekim’de operasyona beş günlüğüne ara verilmesi, Türkiye’nin yürüttüğü çok boyutlu siyasetin yeni bir tezahürü oldu. Ara verilinceye kadar geçen kısa süre içerisinde 765 terörist etkisiz hâle getirildi, 111 yerleşim merkezi ile 1500 kilometrekarelik alan kontrol altına alındı. Böylelikle Türk ordusunun sahaya indiğinde hiçbir terör örgütünün ona karşı çıkamayacağı bir kez daha ortaya konmuş oldu.
Sahada sergilenen başarı, Türkiye’nin çıkarları hilâfına, terör örgütünü destekleyen ABD’yi derin bir endişeye sürükledi. Bu endişe, ABD’nin geri adım atmasının en büyük sebebi.

ABD, Türkiye’nin bazılarının iddia ettiği gibi blöf yapmadığını ve şimdiye dek büyük yatırım yaptığı PKK/PYD’nin Türk ordusu karşısında tutunamayacağını gördüğünde Türkiye’yi durdurmaktan başka çaresi olmadığını düşündü. İlk hamle olarak yaptırımlar öne sürüldü. Bunun etkisiz kalacağını idrak eden ABD, bu sefer Türkiye’ye taviz vermekten başka çaresi olmadığına kanaat getirdi. Bu kanaat ise, 13 maddelik anlaşmanın ortaya çıkmasının başlıca sebebi oldu.

Bu süreç, çok önemli bazı gerçeklerin tüm dünya kamuoyu tarafından ikrarını sağladı. Akla ilk gelenleri sıralamak gerekirse:

  1. Terörle mücadeledeki kararlılık, diplomasi ve askerî yeteneklerin birlikte kullanılması hâlinde mutlaka sonuca ulaşacaktır.
  2. Türkiye, bedeli her ne olursa olsun, sınırı boyunca uzanacak bir terörist yapıya katiyen müsaade etmeyecektir.
  3. Türkiye’nin yürüttüğü çok boyutlu strateji, oynanan kirli planları bertaraf etmeyi mümkün kılmıştır.
  4. Türkiye, uluslararası ve ulusal basındaki algı operasyonlarına ve siyasî, ekonomik ve ticarî baskılara boyun eğmeyecek kadar güçlüdür.
  5. ABD, son kertede Türkiye’yi karşısına almak gibi büyük bir hataya düşmeyecektir.
  6. Türkiye’nin PKK terörüne karşı yürüttüğü mücadelenin önünde hiçbir kuvvet dayanamayacaktır.
  7. Suriye’de çözüm sağlanacaksa, bunda Türkiye’nin karşı konulamaz, engellenemez bir söz hakkı vardır ve Türkiye her halükârda sözünü söyleyecektir.
  8. Suriye’nin geleceğini belirleyecek süreç, Türkiye olmadan şekillenmeyecektir.
  9. Türkiye, kendisine karşı verilen sözler yerine getirilmezse terörü temizlemekten imtina etmeyecek, operasyona kaldığı yerden devam edecek, hedefine er ya da geç ulaşacaktır.

Türkiye’yi yakından takip edenler, bu dokuz maddede geçenlerin tamamını, tamamı değilse de çoğunu muhakkak aklından geçirmiştir. Ayrıca, Türkiye’nin operasyona salı gecesine kadar ara vermesi sayesinde, Türkiye’nin bir işgal niyetiyle değil, sadece ve sadece terörle mücadele etmek adına sahaya girdiği de en açık şekilde ortaya konmuştur. Kısacası, terör koridorunun pisliğinin Barış Pınarı'nın tertemiz suları ile temizleneceği tüm dünyaya ilan edilmiştir.

Barış Pınarı Harekatı’na verilen beş günlük aranın son saatlerine yaklaşılırken Soçi’de bir araya gelen Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Rusya Devlet Başkanı Putin, önemli bir mutabakata imza attı. ABD’nin verdiği sözleri tam anlamıyla yerine getirmediği ve dolayısıyla tanınan süre sona erdiğinde operasyona devam edileceği konuşulurken Rusya ile varılan mutabakat, Suriye’deki gidişatı değiştirdi. Barış Pınarı alanı dışında kalan bölgelerde bulunan tüm PKK/PYD unsurlarının sınırdan 30 km uzaklaştırılması artık Rusya’nın boynunun borcu.

Mutabakat, “Suriye’nin siyasî birliği ve toprak bütünlüğünün muhafazasına ve Türkiye’nin millî güvenliğinin korunmasına” ilişkin ilk madde ile Türkiye’nin en önemli taleplerinden birini kayıt altına alarak, Rusya’ya bu konuda ciddi bir yükümlülük getiriyor. Ayrıca, “Suriye topraklarındaki ayrılıkçı gündemleri boşa çıkarma yönündeki kararlılık” ifadesi, terör örgütünün bir devletçik oluşturma hedefine Rusya’nın da engel olacağını teyit etmekle, Türkiye’nin tehdit algısını hafifletecek bir gelişme.

Tel Abyad ve Rasulayn’ı içine alan 32 km derinliğindeki mevcut Barış Pınarı Harekâtı alanındaki mevcut durumun muhafaza edileceğini ifade eden metin, TSK’nın kısa sürede elde ettiği kazanımın Rusya tarafından da teminat altına alındığını göstermesi bakımından önemli. Dün saat 12.00’de başlayan 150 saatlik süre, tüm sınır boyunca 30 km genişliğinde bir alanın teröristlerden temizlenmesini öngörüyor. Bu zaten TSK tarafından sınır ötesine yapılan askerî operasyonların temel gerekçesini teşkil ediyordu. Türkiye, defaatle terör örgütüyle mücadeleyi gerekçe olarak öne çıkarmış, teröristler sınırdan uzaklaşırsa operasyona gerek kalmayacağını ifade etmişti. Önce ABD’nin, ardından da Rusya’nın teröristleri sınırımızdan uzak tutmaya yönelik taahhütleri sonrasında Türkiye’nin operasyonu durdurması, Türkiye’nin öne sürdüğü gerekçelerdeki tutarlılığa işaret ediyor. Ayrıca, PKK unsurları ile karşılaşılması hâlinde teröristlerin etkisiz hâle getirileceğinin tekraren belirtilmesi, Türkiye’nin blöf yapmadığını, aksine yaparım dediğini çekinmeden yapabildiğini ve yapmaya devam edeceğini gösteriyor.

Zeytin Dalı ve Fırat Kalkanı Operasyonları ile önemli bir alan terörden temizlendiğinde, Tel Rıfat ve Münbiç bu temizlikten nasibini alamamıştı. Ancak, Rusya ile varılan mutabakat, bu iki şehirden bütün YPG unsurlarının silahlarıyla birlikte çıkarılacağını öngörmesi, artık TSK kontrolündeki Hatay-Cerablus arasındaki bölgenin daha güvenli bir yer hâlini alacağı anlamına geliyor.

Türkiye, bir hafta içinde dünyanın en büyük güçleri ile uzlaşmaya vararak, önemli bir diplomatik başarı elde etmiş oldu. Böylelikle, “Barış koridoru”nun inşasına yönelik önemli bir adım atıldı ve bu korkulduğu üzere uzun süren bir askerî operasyonla ve yüzlerce şehit verilmeden gerçekleştirildi. Askerî operasyonla sağlanacak temizliğin, ABD ve Rusya’nın sorumluluk üstlenmesi ile sağlanması, Türkiye’nin bu süreci en az maliyetle atlatabilmesini sağladı.

Bu süreç, Türkiye’nin terör örgütleri ile köşeye sıkıştırılamayacak kadar büyük bir güç olduğunu gösterdi. Ayrıca, dünyanın iki büyük gücünün Türkiye’nin lehine tavizlerde bulunarak Türkiye’nin beklentilerini karşılamak zorunda kalması, bu gücün somut bir tezahürü oldu.

Masadan memnun kalkılması bir diplomatik başarı olarak değerlendiriliyor olsa da unutmamak gerekir ki bunda en büyük pay sahipleri sahada kahramanca mücadele eden Türk ordusu ve emniyet güçleridir. Şüphe yok ki askerî ve istihbarî gücün sahada kazandığı başarı, masada Türkiye’nin elini güçlendirmiştir. Kısacası, siyasî ve askerî kanadın topyekûn yürüttüğü mücadele Barış koridorunun ikmalini mümkün kılmıştır.